14 Ağustos 2018 Salı

NOT TUTMAK NEDEN ÖNEMLİDİR?

Not defteri alışkanlığı kabul edelim ki bizim insanımızda yok. Bizde ego var. Bunu kendimizi kötüleme amaçlı söylemiyorum tam aksine bizde bu ego olmasa Dünyanın bizden çok çekeceği olurdu. Gördüğünüz gibi şu an da bile egom konuşuyor. Şimdi not tutma alışkanlığı ile egonun ne alakası var diye düşünüyoruz. Peki nedir not tutmanın faydaları? Kendimden bir örnek ile başlayayım.
Özellikle yatarken aklıma çok değişik fikirler gelir. Eminim bu herkesin başına geliyordur. Her defasında daha önce bu tecrübeyi yaşamama rağmen bu fikir çok iyi kesinlikle bunu unutmam diyorum. Sabah uyandığımda ise saatlerimi dün gece aklıma ne gelmişti diye düşünerek geçiriyorum. Halbuki gece o fikri not alsaydım hem bu saatlerimi kaybetmeyecektim, hemde bu fikri kullanabilecektim.
Tamam günümüz değişti artık yanımızda kalem ve ufak bir defter dahi olsa taşımak istemiyoruz. Aslında bazı zamanlarda gerçekten zorda olabiliyor. Öyleyse bizde her zaman yanımızda olan akıllı telefonlarımızda not tutmak ya da beğendiklerimizi saklamak için Evernote, Google Keep, Pocket gibi uygulamalardan yararlanabiliriz.

Not Tutmanın Faydaları Nelerdir?

Hafızamızı geliştirir – Rusça öğrenmedeki en büyük sıkıntılarımdan biri yabancı bir alfabe ile kelimeleri öğrenmekti. İngilizce hayatımızın her anında gerek bilgisayarlarda, gerek günlük hayatta karşımıza çıkmıştı ve ister istemez beynimizde bir yer edinmişti. Onu öğrenmesi kolaydı ama Rusça zordu. Herkesin yaptığı gibi bende not defterlerine öğrenmek istediğim kelimeleri ve fiilleri yazdım ve fırsat buldukça baktım. Saatlerce oturup kelime listesini tekrar tekrar okuyup bön bön bakmaktan daha iyi geldi.
Vakit kazandırır – Elbette not tutmak sadece bir şeyleri öğrenmek ve ezberlemek amaçlı değil. Örneğin alışverişe-tatile çıkmadan önce, herhangi bir kurumda belge işlerinizden önce alacaklarınızı, yapacaklarınızı not almak kararsız kalmayarak hatırı sayılır bir zaman kazandırır.
Hayatımızı düzene sokar – Gün, hafta, ay fark etmez. Belirli bir dönem içerisinde yapacaklarınızı, yapmak zorunda olduklarınızı not alarak, işimizi aceleye getirmez ve bir sonraki gün ne yapacağımızın bilinciyle düzenli bir hayat yaşamaya başlarız.
Öğrenme isteğimizi arttır – Elinizde taşıdığınız not defterine bir süre sonra bir bağlılık duymaya başlarız. Orada yazılanlara fırsat buldukça bakarak öğrendiklerimizi hatırlarız. Bir süre sonra duyduğumuz yararlı bilgileri, kitap alıntıları, ders notları yani kısacası ilgimizi çeken her bilgiyi not almak isteriz. Bu zamanla bir ihtiyaç haline gelir.

Sonuç olarak :

Not defteri taşımanın zor olduğu durumlarda Evernote, Google Keep gibi uygulamalardan yararlanabiliriz demiştim. Buna rağmen belirtmeliyim ki, bu tarz uygulamalar gerçek bir not defteriyle aynı sonucu vermiyor. Teknoloji gelişti bu uygulamalar sayesinde tüm notlarımıza bilgisayardan, tabletten ve telefondan erişebiliyoruz ancak bilgisayar başında otururken çok nadir “açıp da şu notlarımı bir okuyayım” diyoruz. Belki de demiyoruz. Bu yazımda not tutmanın faydaları ve bize kazandırdıklarına değinmeye çalıştım. Benim size naçizane tavsiyem yanınızda ufakta olsa bir not defteri bulundurun

Sınav kaygısı ve sınav kaygısıyla başa çıkma yolları

- Sınav sırasında çok aşırı heycanlanıp, bildiğiniz ve çok iyi çalışmış olduğunuz halde, sınav heyecanı yüzünden başarısız oluyorsanız

- Sınav sırasında midenizde, karın bölgenizde gerilme ya da rahatsızlık oluyorsa, soğuk terleme, ve baş ağrıları çekiyor, sınavdan bir önceki gece uyuyamıyorsanız

- Sınav sırasında zihninizin donduğunu, bulanıklaştığını ve tam olarak düşünemediğinizi hissediyorsanız

- Sınav sırasında, daha önce öğrenmiş olduğunuz ve hatırladığınız şeyleri hatırlayamıyorsanız

- Sınavlarda soruları fazlaca analiz edip, karmaşık ve zor gibi görüyorsanız ama aslında basit olan cevapları kaçırıyorsanız

- Sınavda, dikkatsizlik yüzünden çok sayıda hata yapıyorsanız

- Hiç beklemediğiniz halde bir sınav sonrasında çok kötü not aldıysanız

- Çok fazla ve dikkatli çalıştığınız halde sınavlardan kötü not alıyor ve bu sebeple bir öğrenci olarak kendinize güveninizi kaybedip, başarısız hissediyorsanız

- Sınav zamanları size kabus gibi geliyorsa

Yukarıda yazılanlardan bir çoğuna evet diyorsanız, sınav kaygısı yaşıyor olabilirsiniz. Eğer siz de sınav kaygısı yaşadığınızı düşünüyorsanız, aşağıda bu kaygı ile başaçıkmak için kullanabileceğiniz bazı yöntemleri bulabilirsiniz.

SINAV KAYGISI İLE BAŞA ÇIKMA

SINAVDAN ÖNCE

- Hazırlanın, sınava tam çalışmış olarak girin

- Spor yapın

- Sınavdan önceki gece iyi uyuyun

- Sınava kendinize güvenerek girin. Sınavları, ne kadar çalıştığınızı ve çalışmalarınız karşısında elde edeceğiniz başarıyı gösteren bir fırsat olarak değerlendirin.

- Aç karnına sınava girmeyin. Taze sebze ve meyveler stresi azaltır, kolalı içecekler, çikolata, yumurta, kırmızı et, şeker ve çok baharatlı yiyecekler stresi arttırır.

- Sınava acele içinde girmeyin. Sınav öncesi yapmanız gereken şeyler varsa onları yapın Sınav yerine biraz erken gidin

- Sınavdan hemen önce gevşemeye çalışın

- Son ana kadar asla ders çalışmayın

SINAV SIRASINDA

- Soruları dikkatlice okuyun.

- Zamanınızı ayarlayın.

- Zaman zaman duruşunuzu, oturma pozisyonunuzu değiştirin, bu sizi rahatlatacaktır.

- Çok heyecanlanıp aklınıza bir sorunun cevabı gelmediğinde o soruyu geçin.

- Sınıf arkadaşlarınız sınavlarını erkenden bitirip çıkmaya başladığında panik olmayın. Unutmayın erken bitirenlere fazla puan verilmiyor.

SINAV SIRASINDA SAKİN KALMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİM?

SINAVA İYİ HAZIRLANIN

Günü gününe ders çalışın. Eğer bunu, bir sınav için yapamadıysanız paniklemeyin, ümidinizi kaybetmeyin. Sınava uykusuz girmeyin. Sınavdan en az 1 saat önce çalışmayı bırakın.

SINAV YERİ VE ZAMANINI ÖNCEDEN ÖĞRENİN

Sınava yanınızda getirmeniz gerekenleri de öğrenip, zamanında sınav yerine gidin.

SINAV HAKKINDA KONUŞMAYIN

Sınavdan hemen önce, sınıf arkadaşlarınızla, sınav hakkında konuşmayın. Bu bütün grubu olumsuz etkileyip kaygınızı arttırabilir.

SINAVI PLANLAYIN

Sınav sorularına bir göz atıp kendinize bir plan yapın. Nereden başlayacağınızı, hangi soruya ne kadar zaman ayıracağınızı belirleyin.

AÇIKLAMA İSTEYİN

Eğer sınavda anlayamadığınız bir yer varsa, sınavı veren kişiden açıklama isteyin.

SINAVA KARŞI GERÇEKÇİ BİR TUTUM GELİŞTİRİN

Sınava elinizden gelenin en iyisini yapabileceğinizi düşünerek, ama aynı zamanda da sınırlarınızı kabul edip gerçekçi bir şekilde yaklaşın. Bilginizi sonuna kadar kullanmaya çalışın ancak, bilmediğiniz ya da hatırlayamadığınız sorularda kendinizi suçlamayın.

HAREKET KAYGIYI AZALTIR

Eğer aklınıza, yapmaya çalıştığınız soru ile ilgili hiçbirşey gelmiyorsa, başka bir soruya ya da bölüme geçin.

FİZİKSEL OLARAK RAHAT OLUN

Sınavda artık düşünemediğinizi ya da çok gergin olduğunuzu farkederseniz, sınav kağıdını bir kenara koyun ve arka arkaya derin nefes alın. Bu sırada sadece derin nefes alıp vermeye konsantre olun.

SADECE SINAVA ODAKLANIN

Başkalarına ya da kendinize dikkatinizi vermeyin. Zamanınızı, kaygılanarak, şüpheye düşerek, kendinizi suçlayarak geçirmeyin. "Ne yapabilirdim?" diye değil, "Şu anda ne yapabilirim?" diye düşünün.

10 Ağustos 2018 Cuma

İş stresiyle başa çıkmanın yolları

İş ortamı strese her zaman elverişlidir. Eşitsizliğin, rol belirsizliğinin, mobbingin, zaman baskısının olduğu, değerlendirme kriterlerinin belirsiz olduğu, iş yükünün fazla olduğu işyerleri strese en açık işyerleri. İş hayatında yaşanan stres hem çalışanlar, hem yöneticiler açısından önemli. İş stresi, düşük motivasyona ve performansa, işte tatminsizliğe, çatışmalara, konsantrasyon bozukluğuna ve iletişim zayıflıklarına neden oluyor. Sonuçta çalışanların sağlığı ve ona bağlı olarak işyeri zarar görürüyor.

Stres, çalışanların işe devamsızlık etmelerine ve işten ayrılmalarına neden olabiliyor. Çalışanlardan birinde görülen stres diğer çalışanı da olumsuz etkiliyor, böylece verimlilik azalıyor. Bengi Semerci Enstitüsü Kurucusu Prof. Dr. Bengi Semerci, “Stresin azaltılması hem çalışanın işe katkısını arttırır, hem de çalışanların iş doyumunu yükseltir. İş yaşamında strese yol açabilecek faktörler, işin yapılış şekli ile ilgili olabileceği gibi, işletmenin yapısından, fiziksel çevre şartlarından ya da bireylerin kendi özelliklerinden kaynaklanabilir. Özellikle işletmenin doğasında olan bazı özelliklerden oluşan stres kaynakları, çalışanlar için sürekli sorun yaratır. Kaynaklar fark edilmeyince etkili bir şekilde stresi kontrol altına almak mümkün olmaz. Bunun sonucunda da kronik stres kaynakları haline dönüşürler. Başkalarının taktirini, sevgisini kazanacak kadar başarılı olunamadığı düşüncesi en önemli kaynak. En çok bu tür düşünce yapısı olanlar etkileniyor. İşyeri stresi; işin yapılış şekli, işletmenin yapısı, fiziksel çevre şartları ve bireylerin kendi özelliklerinden kaynaklanabilir” diyor. 

Prof. Dr. Bengi Semerci, iş stresinin nedenlerini şöyle sıralıyor: 

- Rollerdeki belirsizlik 
- Rol çatışması
- Kişilerarası çatışma
- Katılım
- Ücret eşitsizlikleri 
- Merkeziyetçilik 
- Yetersiz geribildirim
- Ayrımcılık
- Taciz
- Terfi konusundaki fırsat azlığı 
- Adaletsiz performans değerlendirmeleri 
- Aşırı sıcak ya da soğukta çalışma 
- Mahremiyetin yokluğu
- Yoğun iş yükü
- Zaman yetersizliği
- Vardiyalı çalışma 
- İş güvenliği
- Kalabalık çalışma ortamları 
- Havasız ve kötü aydınlatılmış ofisler 
- Bilgisayar yorgunluğu 
- Kimyasal maddelerin, radyasyonun ya da manyetik alanın fazla olduğu çalışma yerleri
- Dengesiz beslenme 
- Uyarıcı değeri fazla maddeleri çok tüketme (çay, kahve, vb.)
- Uzun süreli uykusuzluk
- İstikrarsız çalışma, sık bölüm değiştirme 
- Yetersiz bilgi donanımı 
- Uyuşmayan ya da belirlenmemiş hedefler
- Bazı insanlar büyük yaşam stresleri ile kolaylıkla başa çıkarken, diğer insanlar en ufak çaptaki sorunlarla bile baş etmede zorlanabilirler. Bu farklı tepkileri oluşturan, stres yaratabilecek türde olayları algılama ve onlara tepki göstermedeki bireysel ayrılıklardır. 

Yöneticinin rolü

- Yönetici denildiği zaman akla gelen şey “yöneten otorite”dir. Oysa lider, yönetmekten ziyede, kendinin de içinde olduğu ekibi sürükleyen kişidir. Lider hem stres kaynağı, hem de stresi yöneten kişi olabilir. O zaman “iyi lider” ayrımı başlar. İlk bilinmesi gereken kendi stres yaşayan ve stres yaratan liderin stresi yönetemeyeceğidir.
- Kendinden emin, iletişime açık, yanındakilerinin özelliklerini bilen, hedefleri konusunda bilgili ve kendi amaçlarını belirlemiş bir lider ise stresi yönetmede başarılı olacaktır.
- Ardınızda, çevrenizde akıllı, coşkulu, bilgili ve atak kişiler yoksa liderliğiniz tartışılabilir. Ama en kötüsü bu kişiler varken, yerini kaptırabileceğinden çekinen, gölgelenmekten korkan yöneticidir. Bu duygu yöneticiyi ve yönetmeye çalıştıklarını strese sürükleyecektir.
- Liderle birlikte, kurumların insan kaynakları, personel yönetimi gibi departmanlara büyük iş düşüyor.

Bengi Semerci Enstitüsü’nün yaptığı eğitim çalışmalarından edindiği tecrübeye göre Türkiye’de, bireysel stres yönetimi eğitimleri ile sorun çözülümeye çalışılıyor. Prof. Dr. Bengi Semerci, “Oysa İK’lar bu konuda farklı düzenlemeler yapabilir. Örneğin bölüm içi bazı zamanlar bir profesyonel ile yapılacak grup terapiler yurt dışında uygulanan yöntemlerdir. Ayrıca işyerleri bireysel koruma yanında stres yaratan koşulları değerlendimeli ve kurumsal çözümler getirmeli. Bunu yapınca geriye sadece bireysel sorunlar kalır. Onlarla başetme yolu da açıktır” diyor. 

İş stresi bazen iyidir

İş stresinin faydalı olduğu durumlar da var. Baltaş Grubu kurucu ortağı Prof. Dr. Zuhal Baltaş, “Herkes işinin stresli olduğundan şikayet ediyor, fakat insanlar hayattaki varlık sebepleriyle işleri arasında köprü kurarlarsa iş stresi geliştirici olur. Stres kurum kültürüne ve çalışanın yetkinliklerine bağlıdır. Kurum kültürü ve kişisel kültürün uyumsuzluğu olumsuz stresi artırır. Aşırı kontrole dayalı, sayısal hedef baskısının sürekli olarak çalışanların önüne koyulduğu, fazla mesainin bir çalışma modeli olarak yerleştirildiği kurumlarda stres zor yaşantılar doğurur. Çalışanın yetkinlikleri ile işin özellikleri ve sektörün beklentileri karşılanamıyorsa kaygı ve işe yabancılık birer stres faktörü olarak ortaya çıkar. Teknolojiye uyum sağlayanlar için hayat kolaylaşır ve teknoloji bir stres faktörü değil, işin her yerden, etkin ve hızlı yapılmasını sağlayan, destekleyici bir faktör olur” diyor.

Kronik hastalıklara yol açabilir

Kişinin başa çıkamadığı stresin, biriken ve yoğunlaşan etkisi davranış düzeyinde bazı belirtilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Daha önceden kolaylıkla verilebilen kararları vermede güçlük, değersiz, yetersiz, güvensiz ve terkedilmiş hissetme, alışılmış davranışlardaki önemli değişim, yersiz öfke, düşmanlık ve kızgınlık, sigara ve içki tüketiminde artış, hata ve başarısızlıklara takılıp kalma, gerçek problemler karşısında kayıtsızlık, sağlığa aşırı ilgi, uyku bozukluğu, ölüm/intihar fikrinin sıklıkla tekrarlanması bu belirtilerden bazıları. Baltaş, “Günlük stresler tedavi edilebilir bir hastalık olarak görülmemektedir, ancak strese verilen tepkiler uzun zaman içinde kronik hastalıkların (baş ağrısı, hiper tansiyon, kalp hastalıkları), kronik anksiyete ve depresyonun (fobi, ruhsal hastalıklar), düşünce ve hafıza kusurlarının (obsesif düşünceler, uyku bozuklukları) hazırlayıcısı olabilir” diyor.

Kurumlara önerilerStresle mücadelede kurumlara da rol düşüyor. Prof. Dr. Bengi Semerci, kurumların alması gereken tedbirleri şöyle sıralıyor;

- Çalışanların rollerinin yeniden tanımlanması,
- Sosyal destek sağlama,
- Aşırı iş yükünü ortadan kaldırma,
- Çalışma koşullarını yeniden gözden geçirme,
- Çalışanların kararlara katılımını arttırma,
- Çalışanların güven duygularını geliştirme.
SİLİKON VADİSİ’NDE MEDİTASYON DALGASI 
Stresin en yoğun olduğu sektörlerden biri de teknoloji. Hızla yapılması gereken işlerden dolayı Silikon Vadisi’ndeki stresin boyutunun çok yüksek olduğu söyleniyor. Hatta strese bağlı hastalıkların şirkete yıllık maliyetinin 60 milyon dolar olduğu hesaplanınca Google gibi birçok şirketin meditasyonun nimetlerini keşfettiği söyleniyor. Silikon Vadisi’nde teknoloji bağımlılığından kurtulmak için kamplar kuruluyor. Bu kamplara akıllı telefonlar, tabletler getirmek ve iş konuşmak yasak. Dijital detoks adı verilen bu kamplarda diğer insanlarla iletişim kurmak ve yeniden farklı bir denge bulmak için meditasyon, tai-chi, okçuluk gibi sporlar yapılıyor. Fiyatı 300-900 Avro arasında değişen kamplar peynir ekmek gibi gidiyor. Farklı işlerden yaratanlar da var. Calming Tech. Lab. Kurucusu Neema Moraveji, kemerinde bir klip olan bir alet geliştirmiş, wi-fi ile cep telefonuna bağlı olan alet ne kadar yürüdüğünüzü ve nefesinizi ölçüyor, böylece stres seviyenizi saptıyor. Bu alet cebinize örneğin ‘45 dakikadır stres altındasın’ diye cevap gönderiyor.
BİREYSEL ÖNERİLER 
Prof. Dr. Zuhal Baltaş, stresle başa çıkmada 6 önemli tutumu şöyle sıralıyor; ‘mücadele ve değişiklikten zevk alma’, ‘esneklik ve hoşgörü’, ‘koşullara uyum sağlama’, ‘kişinin katıldığı sosyal faaliyetlerden ve yaptığı işten memnun olması’, ‘eşi ve sosyal çevresiyle uyum içinde olması’ ve ‘gelecekle ilgili olumlu beklenti içinde olmak’. Baltaş, ayrıca, stresle başa çıkmada şu tavsiyeleri veriyor:. Stres kaynağını tanıyın: Neler sizde stres yaratıyor? Bunlar hakkında düşünceleriniz neler? Her şeyi çok önemli, çok acil, çok kritik mi görüyorsunuz? Herkesi memnun etmeye mi çalışıyorsunuz? Duygularınıza kulak verin: Kendinizde baskın olarak fark ettiğiniz duygu sinirlenme ve yorgunluk mu? Bu duygular neler düşündürüyor? Hangi duygularınız stresinizle başa çıkmanıza yardımcı oluyor? Hangi duygular stresi körüklüyor? Fizyolojik tepkilerinizi anlayın ve düzenleyin: Stres, egzersiz ve beslenmeyle ilgili mekanizmaları doğrudan etkiler. Bedenin sağlıklı faaliyet düzenini koruyun. Rahatlama teknikleriyle kaslarınızı gevşetin.Çeşitli besinleri dengeli yiyin, hızlı kilo alıp vermeyin. Yeterli ve düzenli uyuyun. Gülün: Gülmek, vücudun doğal “mutluluk hapı” olan endorfin salgılanmasına sebep olur. Müzik dinleyin: Müzik dinlemek kalp atışlarınızın müzikle senkronize olmasını ve beynin elektrik ritminin değişmesini sağladığı için stres azaltıcı bir etki yaratır. Doğaya yakın olun: Doğa insanı daha sakin ve mutlu kılar. İletişim kurun: Kişinin, söylemek istediklerini çevresindekilere aktaramaması, büyük bir stres kaynağıdır. Bu nedenle kendini etkili bir şekilde ifade etme ve etkin dinlemek kişinin stresle başa çıkmasında önemli bir konudur.

Eyüp ilçesine ismini veren Eyüp Sultan kimdir?

Eyüp Sultan olarak anılan Sahabe’den biridir. İslam peygamberi Hz. Muhammed’i Mekke’den Medine’ye göç ettiği zaman evinde ilk misafir eden sahabidir. Eyüp Sultan, Ebu Eyyûb el-Ensarî, esas adı; Halid Bin Zeyd’dir. Medine’de doğmuştur. İslam peygamberi Hz. Muhammed‘i Mekke’den Medine’ye 622 yılında göç ettiği zaman evinde ilk misafir eden sahabidir. Eyüp Sultan, İslâm ordularında yer aldı ve birçok savaşta yer aldı. Hz. Ali‘nin hilâfeti döneminde onunla birlikte Hâricilere karşı savaşmıştır. Hz. Ali’nin Medine’deki kaymakamı Eyüp Sultan’ın Halid ve Muhammed adlı iki oğlu, Umre adında bir kızı vardı. Eyüp Sultan, 77 yaşında, 669 yılında yapılan İstanbul kuşatması sırasında bir hastalıktan ölmüştür. Vasiyeti üzerine İstanbul surlarının dibine gömüldüğüne dair bir rivayet vardır. Anlatıya göre daha sonra 1453 yılında Fatih Sultan Mehmed‘in İstanbul’u fethi sırasında; Akşemseddin manevi keşif yoluyla mezarını bulur. Şu anda onun adına bir türbe, kendi adı ile anılan Eyüp semtinde ve kendi adı verilen Eyüp Sultan Camii‘si de bulunmaktadır. Ziyaret etmek için belirli gün ve saati bulunmayan Eyüp Sultan’ı isteyen istediği zaman ziyaret edebilir. Ancak, Cuma günleri, kadir ve arife gün ve geceleri ziyaretçiler artar.

Kolesterol: Dost mu, düşman mı?


Uzman Kardiyolog Asil İşçi, son dönemlerde kolesterol düzeyinin düşürülmesi ve kolesterol ilaçları ile ilgili olarak olumsuz söylemlerin görsel ve yazılı medyada sıklıkal eksik ya da yanlış bilgilerle yer almasını eleştirdi. Kolesterol hakkında topluma birçok yanlış bilginin medya aracılığıyla aktarıldığını dile getiren İşçi, kolestrol hakkında bilinmeyenleri anlattı.
KOLESTEROL NEDEN ÖNEMLİDİR?
Kolesterol başta bazı hormonlar olmak üzere bir çok vücudun bir çok hücresinde yapıtaşı görevi görür. Yani vucudumuzda bulunması gereken bir maddedir. Kolesterol serumda proteinler ile taşınır. Bu protein ve kolesterol kombinasyonuna lipoprotein denir. Lipoproteinlerin taşıdığı kolesterol türüne gore farklı kolesterol tipleri mevcuttur.  Dolayısıyla kolesterol denince sadece LDL düşünülmemeli. Bir çok formu olsa da pratikte en sık sözü edilen 1- LDL : kötü kolesterol ya da unutulmaması için ilk harfi anımsatacak şekilde Lanetli kolesterol , 2- HDL : Iyi kolesterol ya da unutulmaması için ilk harfi anımsatacak şekilde Helal kolesterol. Bunların dışında sıkça bahsedilen diğer yağ formu ise Trigliseridlerdir. 
İYİ KOLESTEROL VE KÖTÜ KOLESTROL NEDİR?
LDL kolesterol, kanda yüksek olduğu zaman damarların iç yüzüne yapışıp, plaklar oluşturur. Kolesterol dışındaki bazı maddelerin de eklenmesiyle bu plaklar büyür ve bunlar üzerinde oluşan çatlaklarda gelişen pıhtılar damarları tıkar  Çağımızda çok yaygın olan bu hastalık damar sertliği olarak bilinir. Damar sertliği orta ve büyük çaplı damarlar hangi organı besliyorsa, o organda hasar oluşturur. Damar tıkanıklığı kalp damarlarında oluşmuşsa kalp krizine, beyin damarlarında oluşmuşsa felce, böbrek damarında olmuşsa hipertansiyon ve böbrek yetersizliğine, barsak dammar tıkanıklıkları barsak gangrenine, el ve ayak damarlarının tıkanıklığı bu bölgelerin gangrenine  neden olabilir.
Kandaki kolesterolün bir bölümü de HDL kolesterol adı verilen paketlerin içinde taşınır. HDL kolesterolün de bir çok formu var. Ancak günümüzde total olarak bir ölçüm yapılmakta. HDL kolesterol, dammar duvarında birikebilecek kötü kolesterolü (LDL) tersine karaciğere taşıyarak riski azaltır. Bu nedenle bazı risk değerlendirmeleri ve tedaviye başlamada;  total kolesterol/HDL ya da LDL/HDL oranı dikkate alınabilinmektedir. 
KOLESTEROL YÜKSEKLİĞİ HANGİ ŞİKAYETLERE SEBEP OLUR?
Kolesterolün yüksek olması herhangi bir şikayete sebep olmaz. Ancak kan tahlili ile ortaya çıkar. Kolesterol yüksekliğinin yol açtığı kalp krizi veya felç gibi hastalıklar, kolesterolün damar duvarında birikmesiyle, yıllar sonra ortaya çıkar.
KİMLER KOLESTEROL ÖLÇTÜRMELİ?
20 yaşın üzerindeki kişiler, kan kolesterol düzeylerini bilmeli ve bunun gerektirdiği yaşam tarzı değişikliklerini uygulamalıdır. Eğer yüksek risk kategorisinde değillerse her 5 yılda bir tekrar ölçüm yapılmalıdır. Özellikle anne, baba veya kardeşlerinde erken yaşta kalp hastalığı olduğu bilinen kişiler, sigara içiciler, hipertansifler ve şeker hastaları mutlaka kan kolesterollerini ölçtürmeli ve gereken önlemleri almalıdır.
NEDEN KAN YAĞLARI BAZI KİŞİLERDE DÜŞÜK, BAZILARINDA YÜKSEKTİR
Kan kolesterol düzeyleri kalıtsal ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluşur. Kolesterol metabolizmasının çeşitli halkalarında doğuştan oluşabilen farklılıklar, kişilerde yağların kan düzeylerinin de farklı olmasına yol açar. Beslenme şekli, şişmanlık, sigara içimi ve fizik aktivite çevresel faktörler içinde en önemlileridir. Günlük besin tüketimindeki yağ miktarı ve bileşimi, kalıtsal özelliklere göre değişen oranda kan düzeyini belirler.
KAN KOLESTEROL DÜZEYİNİN DÜŞÜRÜLMESİ KALP DAMAR HASTALIĞI OLASILIĞINI AZALTIR MI?
Kan kolesterol düzeyinin diyetle veya ilaçlarla düşürülmesinin kalp hastalığı bulunmayanlarda hastalığın oluşma olasılığını azalttığı, kalp hastalığı bulunanlarda da yaşam süresini uzattığı kesin olarak gösterilmiştir. Bu nedenle kanıta dayalı tıp dışında konuşan şovmenlere lütfen itibar etmeyiniz.
BESİNLERDEKİ YAĞ KAN KOLESTEROL DÜZEYİNİ NASIL ETKİLER?
Besinlerdeki yağlar üç çeşittir: Doymuş, tekli doymamış ve çoklu doymamış yağlar. Doymuş yağlar hayvansal kökenli yağlarda, tekli doymamış yağlar zeytinyağında, çoklu doymamış yağlar ise sıvı yağlarda ve doymamış yağ oranı yüksek   margarinlerde bulunur. Diyetteki doymuş yağlar ve kolesterol kan kolesterol düzeyini artırır.
KALP HASTALIĞINDAN KORUYUCU BİR DİYETİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Kilosu olması gerekenden fazla olan kişiler toplam kalori alımını azaltıp hareketlerini artırarak kilo vermelidir. Kilo artışı, kolesterol yükseltici bir faktördür. Özellikle insulin rezistansı ya da metabolic sendrom olarak bilinen tabloda bel çevresinin fazlalığı ve beraberinde trigliserid yüksekliği, HDL düşüklüğü önemli bir risk oluşturur.
Etlerdeki görünen yağlar pişirilmeden önce ayrılmalı, sakatat tüketimi çok azaltılmalıdır. Sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş et ürünleri de az tüketilmelidir.
Tavuk, hindi ve balık eti, koyun ve sığır etine tercih edilmelidir. Kızartma yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi pişirme şekilleri kullanılmalıdır. Balık eti kalp sağlığı açısından en yararlı ettir. Karides ve kabuklu deniz hayvanları kolesterolden zengindir.
Tahıl, sebze ve meyve tüketimi artırılmalıdır. Bu besinler yağ bakımından fakir, vitamin ve posa bakımından zengindirler. Eriyebilen posanın kolesterolü düşürdüğü  çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Yulaf, çavdar, fasulye, bezelye, pirinç kabuğu, turunçgiller, çilek, eriyebilen posadan zengindir. Kepek, havuç, turp, lahana, karnabahar, meyve kabukları ise erimeyen posa içerirler; bu tür posanın kolesterol üzerine etkisi yoktur, ancak bağırsakların normal çalışmasını sağlar.
Tam yağlı sütten hazırlanmış süt ürünleri yerine, az yağlı veya yağsız sütten hazırlananlar tercih edilmelidir. Pasta, krema, dondurma çoğunlukla doymuş yağlar ve yumurta sarısı içerdiğinden az tüketilmelidir. Haftada iki veya üç adetten fazla yumurta yenmemelidir.
KOLESTEROLÜ DÜŞÜRMEK İÇİN TÜM BUNLARIN DIŞINDA NELER YAPILABİLİR?
Sigara, kolesterolün damar duvarında birikmesine ve biriken yağ plaklarının çatlayarak damarı tıkamasına neden olduğundan kullanılmamalıdır. Sigara içmek kandaki iyi kolesterol düzeyinin düşmesine neden olur. Fizik aktivitenin artırılması da kötü kolesterolün düşmesine, iyi kolesterolün yükselmesine yol açar. Az miktarda alınan alkolün iyi kolesterol düzeyini yükselttiği çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Ancak bu şekilde yükseltilen iyi kolesterolün kalp damar hastalığından koruyucu etkisi bilinmediğinden ve alkolün diğer zararlı etkileri nedeniyle kalp hastalığından korunmada alkol kullanımı önerilmez.Diyet ve diğer yaşam tarzı değişikliklerine rağmen kolesterol oranları istenen düzeye indirilemezse, hekimler tarafından verilen ilaçların kullanılması gerekir.
KOLESTEROL DÜŞÜRÜCÜ DİYET VE İLAÇLAR NE KADAR SÜRE UYGULANMALI
Kolesterol yüksekliği büyük ölçüde çağımızın yaşam tarzına ve yanlış beslenmeye bağlı olarak ortaya çıkmış olduğundan, doğru beslenme ve diğer yaşam tarzı özellikleri çocukluk yaşlarından itibaren uygulanmaya başlanmalı ve hayat boyu sürmelidir. Kalp- damar hastalığı veya felç geçirmiş; çok sayıda risk faktörü olup, hasta olma tehlikesi yüksek olanlar, kolesterolleri diyet ve diğer önlemlerle istenen düzeylere düşürülemezse, hekimlerin gerekli gördüğü ilaçları yaşam boyu kullanarak, kalp hastalığı risklerini azaltabilirler.
HDL kolesterol, LDL’nin aksine damarlarda kolesterol birikimini önler. Yapılan araştırmalar HDL kolesterolü yüksek olan kişilerde kalp hastalığının daha az olduğunu göstermiştir. Türk Kardiyoloji Derneği’nin yapmış olduğu araştırmalarda Türk toplumunda HDL kolesterol değerinin düşük olduğu gösterilmiştir. Sigara içmek ve şişmanlık iyi kolesterolü düşürürken düzenli egzersiz yükseltir. 
KAN KOLESTEROL DÜZEYİ NE OLMALIDIR?
Bu sorunun tek bir cevabı yoktur. Zira çok yüksek riskli olan; Bilinen kalp-damar hastalığı olanlar, inme geçirenler, by-pass, stent olanlar, kalp krizi geçirenler, şeker hastalığı (Diyabet) olanlar ve böbrek yetersizliği bulunanlar. Hastalarda hedef LDL düzeyi 70 altı olmalıdır. Ancak daha az riskli olan hastalarda, yani sadece kolesterol yüksekliği dışında risk faktörü bulunmayanlarda hedef 160 altı ideal değerdir.
TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Kolesterol yüksekliği önlenebilir bir risk faktörüdür. Bu nedenle bazen çok basit yaşam biçimi değişikliği dahi bu riskin önlenmesine yardımcı olabilir.Tedavi 2 şekilde yapılır.
Farmakolojık (ilaçlı)
Non-farmakolojık (ilaçsız)
İlaçsız tedavinin prensibi yaşam biçimi değişikliğidir. Aslında çok küçük yaştan itibaren başlamamız gereken bu durum sadece kolesterol için değil , diğer risk faktörlerinin ( örneğin hipertansiyon) de önlenmesinde önemli rol alır.
İlaçsız tedavi:
1-Beslenme alışkanlığının değiştirilmesi. Yağ ve tuz içeriği düşük, sebze, meyve ve tahıl ağırlıklı beslenme.
2- Sigara mutlaka bırakılmalı. Pasif içicilik de zararlı. Sigara kötü kolesterol’ü okside ettiğinden, sigara içicilerinde dammar sertliğ daha fazla, kalp krizi riski yüksektir.
3- Düzenli eğzersiz yapılmalı. İdeali her gün, ancak en az haftanın 5 günü 30-45 dakika tempolu yürüyüş. İleri yaşlarda izometrik ( ağırlık çalışması vb) eğzersiz yapılmamalı. Yürüyüş, hafif koşu, yüzme ideal sporlardır. Belli yaşlardan sonra yarışmalı spor ( örneğin halı saha) pek uygun değildir.
4-Fazla kilolardan kurtulmalı. Bunun için de diet ve spor en uygun olandır. Trigliserid yüksekliği ve HDL düşüklüğü genelde yüksek kiloya eşlik eder. Kilo verdirilerek HDL yükseltilir, Trigiserid düşürülür.
5- Aşırı alkolden kaçınılmalı. Bazı araştırmalar şarabın HDL kolesterol’ü yükselttiğini öne sürmektedirler. Ancak artan bu kolesterol tamamıyla koruyucu olup olmadığı halen tartışmalıdır. Bu nedenle sırf HDL kolesterolü arttırmak için alkol alınmamalıdır.
İLAÇ TEDAVİSİ KİMLERE VE NASIL YAPILMALI?
Bir risk faktörü yada bir hastalığa yönelik olarak yapılacak tedavi ve uygulama ‘’kanıta dayalı tıp ‘’a uygun olmalı. Bu nedenle belli aralıklarla son dönemlerde yapılan çalışmaların ışığında güncellenen klavuzlar tedavide yol gösterici olmaktadır. Avrupa Kardiyoloji Derneği ve Avrupa Ateroskleroz derneğinin 2011 ve 2012 yıllarında güncelleştirdiği klavuzlarda lipid (kolesterol) tedavisi ile ilgili oldukça açıklayıcı bilgiler mevcuttur.
Kolesterol düşürücü ilaç tedavisine karar verilirken, kişinin risk durumu ve LDL kolesterol düzeyi önemli rol oynar.  Örneğin, başka risk faktörü olmayan, iyi kolesterolü de yüksek menopoz öncesi bir kadında 130 mg/dl’lik bir kötü (LDL) kolesterol düzeyi önemli risk oluşturmazken, kalp krizi geçirmiş 55 yaşındaki bir erkekte aynı düzey, kolesterol düşürücü ilaçlarla kesin tedavi gerektirir. 
Son klavuza gore çok yüksek risk bulunduranlarda LDL 70 üzerindeyken ilaca başlamak gerekirken, risk faktörü olmayanlarda bu değer 190 ve üzeridir.
Tedavide kullanılan bir çok kolesterol düşürücü ilaç vardır. Bu ilaçlardan en sık kullanılanları statinlerdir. Statinler dışında; Fenofibratlar, safra asidi bağlayıcıları, nikotinik asit, barsaktan emilimi azaltan Ezetimib gibi ilaçlar vardır. Çalışmalarda en fazla yarar statinlerle elde edilmiştir. Bazen bu ilaçların bazıları beraber kullanılabilir. Ancak bazı kombinasyonlar tehlikeli olabileceğinden ( bu nedenle bir statin piyasadan çekildi) doktor önerisi dışında ilaç kullanılmamalıdır.
Statinler ve mevcut diğer ajanların HDL yükseltici etkisi de vardır. İyi kolesterol (HDL) yükseltici yeni bir çok ajan denenmekte, ancak bu ajanlar statin kadar halen güvenli değildir. 
KALP SAĞLIĞI İÇİN ALTIN ÖNERİLER
20 yaşından sonar kolesterolünüzü ölçtürün. Diğer risk faktörleriniz yoksa 5 yılda bir tekrar ediniz.
Kolesterol düzeyiniz normal aralıkta değil, ailede yüksek kolesterol öyküsü var, kalp hastalığı, hipertansiyon, sigara kullanımı, diyabet gibi risk faktörleri varsa daha sık aralıklarla control yapılmalıdır.
Sigarayı bırakmak, kolesterolün dammar duvarında birikmesini önler ( okside LDL düzeyi düşer)
Sınırlı alkol alınabilir.Eğzersiz en etkili ve en zararsız kolesterol düzenleyici yöntemlerden biridir.
Doktorunuz tarafınızdan verilen kolesterol ilacını kendi başınıza yada konu ile ilgisiz kişilerin uyarılarını dikkate alarak kesmeyiniz.
Kolesterol ilacını alırken bazı besinlere dikkat (Greyfurt !)
Omega 3 (balık yağı) trigliserid düşürmede etkili olabilir.
Fazla kilolarınızı verin.
Şekerli ve işlenmiş gıdalardan uzak durun.
İlaçlar ile ilgili düşündüğünüz yan etkileri mutlaka doktorunuz ile paylaşın.
Sadece kolesterol değil diğer önlenebilir risk faktörleriniz (hipertansiyon, şişmanlık, sigara, stres vb) ile de mücadele ediniz.

Kudüs hakkında bilinmesi gereken 40 şey...

Ä°lgili resim
1) Yüce Allah tarafından, etrafıyla birlikte kutsal kılınan Mescid-i Aksâ'nın bulunduğu kutlu şehir. Yeryüzünün en eski ikinci ve en mukaddes üçüncü mescidinin mekânı. Semâvi dinlerin, semâlara uzanan nebîlerin, bağrında dinlenen velîlerin beldesi. Her karış toprağında, nice peygamberlerin hâtırâsını ve izlerini taşıyan kutsal belde Kudüs.
2) Üç dinin atası Hz İbrahim, hanımı Hz Sârâ ile Kudüs yakınlarındaki Sebu'da yaşamıştı. İkinci oğlu Hz İshak burada doğdu ve 160 yaşında Kudüs yakınlarında vefât etti. Babası Hz İbrahim'in el-Halil kasabasındaki mezarının yanına defnedildi. İshak, Yakup, Yusuf peygamberlerin ve Sârâ Annemizin kabirleri de burada.
3) Hz Lut'un gençliği, Hz İbrahim'le birlikte Kudüs'te geçmiş, daha sonra Lut Gölü yakınındaki kavme elçi olarak görevlendirilmişti.
4) Hz Musa ve Hz Harun israiloğullarıyla Mısır'dan çıkıp Kızıldeniz'i geçince Yüce Allah, Kudüs'e gitmelerini emretti. Hz Muhammed Mekke'den Medine'ye, Hz Musa ve Hz Harun Kâhire'den Kudüs'e hicret etmişti. Hz Musa, mezarının Mescid-i Aksâ'ya yakın olması için niyazda bulunmuş ve duâsı kabul olunarak Mescid-i Aksâ yakınlarında vefât etmişti.
5) Hz Davut, sapanıyla zâlim Câlut'u öldürdü. Muzaffer bir asker olarak şehre girdi. ( Günümüzde de Filistinliler İsrâil'e karşı sapanla mücâdele veriyorlar ) Hz Süleyman, cinlerden ve insanlardan oluşan ordusu ile kurduğu hâkimiyeti, muhteşem bir saraydan yönetiyordu. Babasından aldığı taht şehrini yeryüzünün başkenti yaptı.
6) Hz Süleyman'ın devâsâ mâbedi, Hz. Süleyman'ın emriyle cinler tarafından inşâ edildi.
7) Hz Süleyman'ın mâmur ettiği bu kutlu şehir, Bâbil kralı Nabukadnezar tarafından yakıldı, yıkıldı, yağmalandı, talan edildi. Yıllarca isyanlara, işgallere, ihtilâllere ve kanlı savaşlara mâruz kaldı. Halkı sürgüne gönderildi defalarca.
8) Hz Zekeriya testerelerle doğrandı Kudüs'te, Hz Yahya'nın başı kesildi.
9) Hz Meryem, Mescid-i Aksâ'nın doğu tarafındaki hücresinde îtîkâfa çekildi. Odasındaki mihrapta Rabbinin meleklerle gönderdiği cennet meyvelerinden rızıklandı.
10) Hz İsa, komşu kent Beytüllahim'de bir mucize olarak babasız doğdu, daha bebekken konuştu. Evvelâ Celile'de sonra Kudüs'te insanları hak dine dâvet etti. Hem bedenlere, hem gönüllere hekim oldu. 33 yaşına gelince de tıpkı Resûlü Ekrem'in mîrâcı gibi O'da bu kutlu şehirden semâlar ötesine, Rabbinin katına yükseldi. Demek ki Rabbin makâmına yükseliş şehri Kudüs'tü.
11) Peygamber Efendimiz hicretten sonra 17 ay boyunca, namaz kılarken Mescid-i Aksâ'yı kıble edindi. Yüzünü Kudüs'e döndü.
12) Peygamber Efendimiz Miraç yolculuğunda Burak'a binip Mekke'den Kudüs'e, Kudüs'ten arş-ı âlâya yolculuk yaptı. Medine'den önce, Kudüs'e hicret etmişti. Kudüs, İsrâ (gece yolculuğu) mûcizesinin ikinci durağı, Miraç (yükseliş yolculuğu) mûcizesinin birinci durağı oldu.
13) Kendisini sırtına alıp ufuk ötesine uçuran, gözünün gördüğü yere adımını atan Burakını Mescid-i Aksa'nın bir duvarına bağlamıştı.
14) Ve yine Peygamberimizin, nebîler nebîsi olup tüm enbiyaya rehber olduğu yer de Kudüs'tü.
15) Bâbillilerden sonra, Romalılar tarafından da ikinci büyük işgâli yaşadı Kudüs. Halk tekrar sürüldü uzak diyarlara. Daha sonra Roma imparatoru Hadrian tarafından yeni baştan imâr edildi şehir.
16) Bizans imparatoru Constantin ise, Hıristiyanlaştırdı bu şehri, annesi Helen ile birlikte, putları yıktı, Kutsal Mezar kilisesini yaptırdı. Hz İsa'nın bebekken yıkandığı taş beşiği, İstanbul'a. Beşiktaş'a taşıdı.
17) Asırlar sonra Halife Hz Ömer'in tâyin ettiği İslam orduları başkumandanı Ebû Ubeyde b. Cerrah fethetti bu şehri. Patrik Sophronios şehrin anahtarlarını, Ebû Ubeyde'nin dâvetiyle Medine'den Kudüs'e gelen Hz Ömer'e teslîm etti.
18) Kudüs fâtihi olarak şehre giren Halife Hz Ömer, bir çöplük haline getirilmiş Mescid-i Aksâ'nın etrafını temizletti. Rasûlullah'ın ayak izinin bulunduğu o kutsal taşı (Hacer-i Muallak) bulmak için eteğinde taş taşıdı, işçilerle beraber çalıştı. Ve kendi ismiyle de anılan Mescid-i Aksâ'yı, Hacer-i Muallaka'nın kıble tarafına yaptırdı. Halka İslamı öğretmesi için Ubâde b. Sâmit'i kadı tâyin etti.
19) Ubâde bin Sâmit de burada medfun, Semân-ı Fârisî de.
20) Halife Hz Osman, Silvan bahçeleri gelirlerini şehrin fakir halkına vakfetti.
21) Hz Muaviye, Suriye vâlisi iken Halife Hz Osman'ın katillerinin bulunup cezâlandırılması için Mısır fatihi Amr b. As ile Kudüs'te bir antlaşma yapmıştı. Yine Kudüs'te halkın biatını alarak halîfeliğini îlan etti.
22) Abdülmelik b. Mervan ve Süleyman b. Abdülmelik'de biat almak için Kudüs'ü tercih etmişlerdi.
23) Emevi halifesi Abdülmekil b. Mervan, Peygamberimizin mîrâca çıkarken bastığı kaya (sahra) üzerine, Kubbetüs-sahra'yı inşâ ettirdi. O gün bu gündür çoğu kişi onu Mescid-i Aksâ zannetti. Oğlu Velid b. Abdülmelik ise Mescid-i Aksâ'yı yeniden inşâ eden halife oldu.
24) Depremlerle zarar görmüş olan Mescid-i Aksa'yı Abbasi halifesi Ebû Câfer Mansur, yeniden inşâ ettirdi.
25) Abdurrahman Evzâi, Süfyânı Sevrî, Leys b. Sa'd ve Muhammed b. İdris eş-Şâfiî gibi mezhep imamları Kudüs'te okuttular derslerini, talebelerini burada yetiştirdiler.
26) Râbiatül Adeviyye, Bişr-i Hafi, Seriyyüs Sakatî gibi mâneviyat âleminin kutupları, Peygamberimizin semâlara çıktığı bu şehirde, semâların ötesinden bahsettiler.
27) Sayısız işgâller, kıtlıklar, savaşlar, depremlerle zarar gören şehir, yeniden îmâr edilirken Kubbetüs-Sahra ve Mescid-i Aksâ'da Fâtımî halifesi tarafından yeniden îkâme edildi.
28) Selçukluların Kudüs'e hâkim oldukları 25 yıl içerisinde, Dünyanın dört bir yanından çok sayıda âlim, şehre akın akın gelmeye başladılar. İmam Gazzâli derslerinin bir kısmını burada verdi. Ebû Bekir İbnî Arabî 3 yıl boyunca burada kaldı. Kitaplarını burada yazdı. İbn-i Kayserâni Mescid-i Aksâ'da hadis dersleri verdi.
29) Kara bulutlar 1099 yılında Kudüs üzerinde göründü. Leş kargaları gibi şehre üşüşen haçlı orduları, Fâtımîlerin hâkimiyetindeki Kudüs'ü işgâl ettiler. Sokaklar et yığını hâline geldi. İnsanın başını ağrıtacak derecede kan kokusu, günlerce Kudüs semâlarından gitmedi. Haçlılar, tüm Müslüman ve Yahudileri katlettiler.
30) Nûreddin-i Zengi, Kudüs'ü esâretten kurtarmadan uyumayı kendisine haram etti. Mescid-i Aksâ için bir minber dahi hazırlamıştı. Kurtuluş hediyesi olarak kutlu mâbede takdim etmek üzere.
31) 1185 yılında Kudüs krallık ordusunun Kahire'den Şam'a giden bir Müslüman kervanına saldırmasıyla başlayan harekât, Selahaddin Eyyûbi'nin iki yıl sonra Kudüs'le birlikte 52 şehri fethetmesiyle sonuçlandı. Miraç kandilinde Selahaddin Eyyûbi Kudüs'e girdi.
32) İmam Nablûsi'den, Gazze'li İmam Şâfiî'ye kadar birçok dev âlim yetiştirmiş olan Filistin'in kutsal şehri Kudüs 1099 yılında Haçlıların ilk işgâlinden îtîbâren 145 yıl sonra Türklerin eline geçti.
33) Memlûk sultanı Muhammed b. Kalavun, 40 yıldan fazla hüküm sürdüğü için, şehri yeniden îmâr etti.
34) Memlûkler Kudüs'ü değil, kendilerini bile koruyamaz olunca 1517 yılında Kahire'deki Memlûk hâkimiyetine son veren Yavuz Sultan Selim, Kudüs'e de hâkim oldu.
35) Kânûnî Süleyman Han, Mescid-i Aksâ çevresine surlar, Hürrem Sultan'da bir külliye yaptırdı.
36) 1799 da Gazze, Remle ve Safed'i işgâl eden Napolyon, Cezzar Ahmed Paşa'ya mâğlup olunca arkasına bile bakmadan kaçmıştı.
37) 1870 lerden sonraki Yahudi göçleri, Kudüs'ün dengesini bozdu.
38) Sultan 2. Abdülhamid, siyonizmi ve Filistin'e Yahudi göçünü engellemek için yoğun çaba sarfetti. Bu arada şehri yeni baştan îmâr etti.
39) 1917 Kudüs için felâket yılı oldu. 11 Aralıkta İngiliz askerler Kudüs'e girdi. Böylece Kudüs'teki Müslüman hâkimiyeti de sona erdi.
40) Nihâyet 1948 de İsrail Devleti kuruldu. Böylece Ortadoğu'yu kan gölüne çevirecek Filistin-İsrail mücâdeleleri başlamış oldu.