25 Haziran 2018 Pazartesi

HELAK OLAN KAVİMLER HAKKINDA

1)Yeryüzünün var oluşundan bu yana dünyada ne kadar çok insan topluluğu yaşam sürdü, hiç düşündünüz mü?
1
2)Dünya tarihi boyunca pek çok farklı uygarlık tarih sahnesine çıkmış, bir dönem hüküm sürmüş ve zamanı gelince sahneden çekilmiş, yerlerine yenileri gelmiştir.
2
3)Bunların kimileri matematik, astronomi, tıp ya da mimari gibi medeniyet alanlarında ilerlemiş, kimileri de çok büyük servetlere, gösterişli saray ve tapınaklara sahip olmuşlardır.
3
4)Ancak bu güç ve zenginlikleri onlara hiçbir yarar sağlamamış, yeryüzünden yok olup gitmişlerdir.
4
5)Geçmişte yaşamış ve helak edilmiş olan kavimler incelendiğinde, bu kavimlerin kendilerine yapılan tebliğe rağmen Allah’tan korkmayan, çirkin sapkınlıklarda bulunan, başkalarının haklarına tecavüz eden, utanma duygularını kaybetmiş, yalnızca kendi menfaatlerini ve dünyevi çıkarlarını düşünen insanlar oldukları görülmektedir.
5
6)En önemli ortak yönleri ise, kendilerine gönderilen peygamberleri yalanlamaları, hatta onlara düşmanlık göstermiş olmalarıdır. Bu taşkınlıklarından dolayı da Allah’ın azabıyla karşılaşmışlar ve yeryüzünden bir anda silinmişlerdir.
6
7)Ad kavmi, Ortadoğu ve Mezopotamya bölgesinde bulunan diğer kavimlerden uzak bir bölge olan Güney Arabistan’da yaşıyordu.1990’lı yılların başında dünyanın tanınmış gazeteleri çok önemli bir arkeolojik bulguyu “Muhteşem Arap Şehri Bulundu”, “Efsanevi Arap Şehri Bulundu”, “Kumların Atlantisi Ubar” başlıklarıyla verdiler.
7
8)Ad kavmine elçi olarak gönderilen Hz. Hud, kavmine kendisinin Allah’ın gönderdiği güvenilir bir elçi olduğunu belirtmiş ve insanları Allah’tan korkup sakınmaya çağırmıştır. Yalnızca Allah’a kulluk etmelerini, aksi takdirde Allah’ın kendilerini azaba uğratacağını belirterek kavmini bu azaba karşı da uyarmıştır.
8
9)Ancak sapkın Ad kavmi, tüm çağrılarına rağmen Hz. Hud’a karşı gelmiş, onun kendilerini çağırdığı yola tabi olmayı kabul etmemişlerdir.
9
10)Kavmin kendilerine azap getirecek olan bulutu gördükleri, ancak bunun gerçekte ne olduğunu anlayamadıkları ve bir yağmur bulutu sandıkları belirtilmektedir.
10
11)Çünkü çöl kumunu kaldırarak ilerlemekte olan bir kasırga da uzaktan bir yağmur bulutuna benzer. Ad kavmi insanlarının da bu görüntüye aldanmış ve azabı fark etmemiş olmaları mümkündür. (En doğrusunu Allah bilir.)
11
12)Ad kavminin kalıntısı olduğu düşünülen “Kumların Atlantisi Ubar” da, metrelerce kalınlıktaki bir kum tabakasının altından çıkarılmıştır.
12
13)Hicr Halkı ve Semud kavminin aslında aynı kavim oldukları tahmin edilmektedir; nitekim Semud kavminin bir başka ismi de Ashab-ı Hicr’dir.
13
14)Semud kavmi Hz. Salih’in tüm uyarılarına rağmen Allah’ın varlığı (Allah’ı tenzih ederiz.) ve Hz. Salih’in peygamberliği hakkında kuşkulara kapılmaktaydı.
14
15)Kendisine itaat edip etmeyeceklerini denemek için kavmine, sahip oldukları suyu bu dişi deve ile paylaşmalarını ve ona zarar vermemelerini söyledi. Kavminin Hz. Salih’e cevabı ise, bu deveyi öldürmek oldu.
15
16)Semud kavmi kendilerine deneme olarak gönderilen dişi deveyi öldürdükten sonra hemen azaba uğratılmamıştır. Allah, inkar edenlerin kurdukları hileli düzenleri boşa çıkartmış ve Hz. Salih’i kötülük yapmak isteyenlerin ellerinden kurtarmıştır.
16
17)Hz. Lut, Hz. İbrahim’e komşu kavimlerden birine elçi olarak gönderilmişti.Hz. Lut, onlara bu sapıklıktan vazgeçmelerini söylediğinde ve onlara Allah’ın ilahi tebliğini getirdiğinde onu yalanladılar, peygamberliğini inkar ettiler ve sapıklıklarına devam ettiler.. Bunun sonucunda da kavim, korkunç bir felaketle helak edildi.
17
18)Hz. Lut’un yaşadığı bu şehrin, Eski Ahit’te geçen ismi Sodom’dur. Kızıldeniz’in kuzeyinde kurulmuş olan bu kavmin aynı Kuran’da yazılanlara uygun bir şekilde helak edildiği anlaşılmıştır.
18
19)Yapılan arkeolojik çalışmalardan anlaşıldığına göre şehir, İsrail-Ürdün sınırı boyunca uzanan Tuz Gölü’nün (Ölü Deniz) yakınlarında bulunmaktadır. Kuran’da anlatılan Lut Kavmi ile ilgili olay, tahminlere göre yaklaşık MÖ 1800 yıllarında olmuştur.
19
20)Lut Kavminin uğradığı felaketin teknik yönü, jeologların araştırmalarından anlaşılıyor. Buna göre, Lut Kavmini yok eden deprem, oldukça uzun bir yerkabuğu çatlağı (fay hattı)nın sonucunda oluşmuştur.
20
21)Şeria Nehri’nin yatağını oluşturan 190 kilometrelik mesafe boyunca Şeria Nehri toplam 180 metrelik bir düşüş yapar. Bu durum ve Lut Gölü’nün deniz seviyesinden 400 metre alçak olması, burada bir zamanlar büyük bir jeolojik olayın meydana geldiğini gösteren önemli delillerdendir.
21
22)Pompei’nin helakı, Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla gerçekleşmişti.Vezüv Yanardağı, İtalya’nın, özellikle de Napoli kentinin sembolüdür. Yaklaşık, 2000 yıldan beri suskun olan Vezüv “İbret Dağı” şeklinde adlandırılır.
22
23)Vezüv’ün bu şekilde tanımlanması boşuna değildir. Ünlü Sodom ve Gomorra kentlerinin başına gelen felaketle, Pompei faciası birbirine çok benzemektedir.
23
24)Vezüv’ün batı yamacında Napoli, doğu yamacında ise Pompei kenti yer alır. Yaklaşık 2000 yıl önce yaşanan bir lav ve kül felaketi, bu kentin insanlarını ani bir biçimde yakalamıştı. Felaket öylesine ani olmuştu ki, herşey 2000 yıl öncesinde olduğu gibi kaldı. Tarihi kayıtlar, şehrin yok olmadan önce tam bir sefahat ve sapkınlık merkezi olduğunu gösteriyor.
24
25)Pompei’nin eski yerinde bugün olaylar pek fazla değişmiş değil. Napoli’nin sefahat mahalleleri, Pompei’den hiç aşağı kalmıyor. Kapri Adası, eşcinsellerin ve çıplakların kamp yaptıkları bir üs durumunda. Kapri Adası turizm reklamlarında “Eşcinseller Cenneti” olarak tanımlanıyor. Sonuçta, yine bölge halkının aynı tür bir yaşamı seçtikleri görülüyor.
25
26)Kavminin önde gelenleri Hz. Nuh’u, onlara karşı üstünlük elde etmeye çalışmak, yani kişisel çıkarlar aramak gibi basit bir suçlamayla karalamaya çalıştılar ve ona “deli” damgası vurmak istediler.
26
27)Ve onu gözetlemeye, baskı altında tutmaya karar verdiler.Bunun üzerine Allah Hz. Nuh’a, inkar edip zulmedenlerin suda boğularak azaplandırılacağını ve iman edenlerin kurtarılacağını haber verdi.
27
28)Sözü edilen azap vakti geldiğinde, yerden sular ve coşkun kaynaklar fışkırdı ve bunlar şiddetli yağmurlarla birleşerek dev boyutlu bir taşkına neden oldu.
28
29)Yapılan arkeolojik, jeolojik ve tarihi çalışmalar olayın Kuran’da anlatıldığı şekilde meydana geldiğini göstermektedir. Eski çağlarda yaşamış birçok uygarlığa ait tabletlerde ve elde edilen birçok tarihi belgede, tufan olayı, kişi ve yer isimleri farklılık gösterse de, çok büyük benzerliklerle anlatılmış ve “sapkın bir kavmin başına gelenler” bir ibret kaynağı olarak çağdaşlarına sunulmuştur.
29
30)Nuh Tufanı’nın varlığını inkar edenler, bu iddialarına delil olarak dünya çapında bir tufanın varlığının imkansız olduğunu söylemektedirler.
30
31)Oysa bu iddia, Allah’ın indirdiği ve tahrif edilmemiş tek kutsal kitap olan Kuran’ı Kerim için geçerli değildir. Çünkü Kuran’da, Tufan olayına, Tevrat ve çeşitli kültürlerde bahsedilen Tufan efsanelerinden çok daha farklı bir bakış açısı getirilir.
31
32)Sebe Halkı, Ad Kavmi bölümünde bahsettiğimiz, Güney Arabistan’da yaşamış olan dört büyük uygarlıktan birisidir. Bu kavmin kuruluş tarihi hakkındaki tahminler MÖ 1000-750 seneleri arasında değişir, yıkılışı da MS 550’li yıllarda İranlılar’ın ve Müslüman Araplar’ın iki yüzyıl süren saldırılarıyla olmuştur.
32
33)Sebe Devleti’nin kuruluş tarihi anlaşmazlık konusudur. Sebe Kavmi, devlet tutanaklarını MÖ 600’lü yıllarda işlemeye başlamıştı. Bu sebeple Sebeliler’in bu tarihten öncesine ait kayıtları bulunmamaktadır.
33
34)MÖ 24 yılında başkenti Marib’e sefer yapan dönemin tartışmasız en güçlü devleti olan Roma İmparatorluğu’nun Mısır valisi Marcus Aelius Gallus yönetimindeki bir ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştı.
34
35)Sebe, ılımlı bir politika izleyen, ancak gerektiğinde şiddet kullanmaktan da çekinmeyen güçlü bir devlet tablosu çiziyordu. Gelişmiş kültürü ve ordusuyla Sebe devleti, tam anlamıyla zamanında o bölgenin bir “süper gücü” idi.
35
36)Arim seliyle beraber gelen felaketten sonra bölgede çölleşme başlamış ve tarım alanlarının yok olmasıyla Sebe kavminin en önemli gelir kaynağı da ellerinden çıkmıştı. Allah’ın kendilerini iman etmeye ve şükretmeye çağırmasına kulak asmayan halk, sonunda böylesine bir felaketle cezalandırıldı.
36
37)Selin verdiği büyük tahribattan sonra kavim çözülme sürecine girdi.Sebe halkının yaşadığı ve artık tümüyle ıssız bir harabe konumuna gelmiş olan Marib, şüphesiz, Sebe Halkıyla aynı hatayı işleyen herkes için bir ibrettir.
37
38)Eski Mısır medeniyeti, Mezopotamya’da aynı tarihlerde kurulmuş şehir devletleriyle birlikte, tarihin en eski uygarlıklarından biri ve döneminin en ileri sosyal düzenine sahip organize devleti olarak bilinir.
38
39)MÖ 3000’ler civarında yazıyı bulup kullanmaları, Nil nehrinden faydalanmaları ve ülkenin doğal yapısı sayesinde dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı korunmuş olmaları Mısırlılar’ın sahip oldukları medeniyetin ilerlemesine büyük katkıda bulunmuştu.
39
40)Ancak bu uygarlık, Kuran’da inkar sisteminin en açık ve net tarif edildiği “firavun yönetiminin” geçerli olduğu bir medeniyetti. Büyüklük taslamışlar, sırt çevirmişler ve inkar etmişler, bunların neticesinde de ileri medeniyetleri, sosyal ve siyasal düzenleri, askeri başarıları onları helak olmaktan kurtaramamıştı.
40
41)Mısır topraklarının idaresi, paylaştırılması, gelirleri kısacası ülke sınırları içindeki her türlü mal ve hizmet üretimi firavun için gerçekleştiriliyordu. Yönetimdeki mutlakiyet, ülkenin yöneticisi olan firavunu, her dilediğini yaptırabilecek bir güç sahibi kılmıştı. Henüz ilk sülalenin kurulmasıyla birlikte, Mısır’ın ilk kralı olan Menes döneminde, Nil suyunun kanallar vasıtasıyla halka ulaştırılmasına başlanmış, ayrıca ülkede yapılan üretim kontrol altına alınarak tüm mal ve hizmet üretiminin krala aktarılması sağlanmıştı.
41
42)Deniz, Firavun’un öldürmeye çalıştığı insanların önünde açılarak onlara yol veriyordu. Üstelik onlar geçtikten sonra suların kapanmayacağından emin olunamazdı. Ancak buna rağmen İsrailoğulları’nın ardından suya girdiler.
42
43)Büyük bir ihtimalle, Firavun ve ordusu, içinde bulundukları azgınlık ve düşmanlık sebebiyle sağlıklı düşünebilme yeteneğinden yoksun kaldılar ve bu durumun mucizevi niteliğini kavrayamadılar.Firavun’un böyle bir mucizenin gerçekleştiğini gördüğü anda ortada bir olağanüstülük olduğunu, İlahi bir müdahale ile karşı karşıya bulunduğunu anlaması gerekirdi.
43
44)Buraya kadar incelediğimiz tüm kavimlerin Allah’a başkaldırmak, O’na ortak koşmak, yeryüzünde haksız yere büyüklenmek, insanların mallarını haksızlıkla yemek, cinsel sapmalara ve azgınlığa yönelmek gibi ortak bazı özellikleri vardı. Bir başka ortak özellikleri ise, yanlarındaki müslümanlara karşı baskı ve zulüm uygulamalarıydı. Müslümanları sindirmek için her türlü yolu deniyorlardı.Kuran’ın bütün bunları hatırlatmaktaki amacı, elbette tarih bilgisi vermek değildir. Kuran’da, peygamber kıssalarının “ibret” alınması için anlatıldığı bildirilir.
44

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder