19 Haziran 2018 Salı

Multipl Skleroz (MS) hastalığı nedir ve tedavisi mümkün müdür?

Ä°lgili resim
Multipl Skleroz, beyin ve omurilikte yani merkezi sinir sistemi bölgelerinde sinir hücreleri kılıflarında myelin olarak tanımlanan yapıda hasarlanma ile sinir hücrelerini etkileyen bir hastalık. Hastalığın görüldüğü noktalara göre değişken klinik belirtiler ortaya çıkabiliyor. Her kişide farklı bir seyir gösteren MS hastalığının nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte Multipl Skleroz ve İmmunoloji alanındaki bilimsel araştırmalar “Multipl Skleroz”un ortaya çıkış nedeni, oluş mekanizmaları, tanısı ve tedavisi konusunda her geçen gün daha yeni bilimsel verilere ulaşılmasını sağlıyor. Son yıllarda ülkemizde de görülmeye başlayan bu hastalığın tam olarak ne olduğunu bilmeyen ya da yanlış bilen hastalar oldukça fazla. Geçtiğimiz hafta Dünya Multipl Skleroz (MS) Günü’nde yapılan çeşitli programlarla MS hastalığına dikkat çekilerek hastalara umut aşılandı. Uzmanların ortak kararı ise doğru bir yöntem ve sabırla birlikte bu hastalığın tedavisi bugün mümkün.  
“Yapılan araştırmalar ve yeni bilimsel gelişmeler ışığında artık MS çaresizlik ve ümitsizliğe yol açan, tedavisi olmayan bir hastalık olmaktan çıktı. Tüm MS hastaları ve aileleri için yarınlar daha sağlıklı ve aydınlık olacaktır” diyen Türk Nöroloji Derneği MS Çalışma Grubu Başkanı ve Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsnü Efendi ile bu hastalığı ve tedavi yollarını konuştuk.
GENÇLER DE RİSK ALTINDA
Genelde hangi yaş grubunda görülür?
MS hastalığı, 20-40 yaş arasında daha çok görülür. Genç erişkinleri etkiler. Kadın ile erkek arasındaki orana baktığımızda kadınları daha çok etkileyen bir hastalık olduğunu, hastaların üçte ikisinin kadın olduğunu görmekteyiz. Kadınlarda daha çok görülmesinin nedeni ise hormonal ve genetik özelliklerinden kaynaklanıyor. Giderek de kadınlarda görülme sıklığının erkeklere göre daha çok arttığına ilişkin veriler ortaya çıkmaktadır.
Erken teşhis nasıl konulabilir?
MS, hem beyni hem omuriliği etkilediği için kişiden kişiye belirtileri çok farklılık gösterebiliyor. Ama tipik MS belirtilerinden söz etmek gerekirse; çoğunlukla bir gözde meydana gelen görme kaybı ya da bulanık görme, baş dönmesi, denge bozukluğu, el ve kollarda uyuşma, güç kaybı ve karıncalanma, bir elde veya her ikisinde beceriksizlik, idrar kaçırma, yürüme bozukluğu gibi belirtiler MS için tipiktir. MS tanısı için karakteristik olan bu belirtilerin dakikalar gibi kısa sürelerle değil, günlerce, haftalarca devam ediyor olmasıdır. 24 saatten fazla süren belirtiler bir Nöroloji uzmanına başvuru gerektirmektedir. MS başka hastalıkları taklit edebilir ve bu nedenle ayırıcı tanı birçok incelemeyi gerektirebilir. Tanıda ve ayırıcı tanıda MRG (manyetik rezonans görüntüleme) ve beyin omurilik sıvısının (BOS) incelenmesi yararlı yöntemlerdir.
SİGARA MS HASTALIĞINI TETİKLİYOR
MS hastalığı neden olur? Genetik midir?
Doğrudan genetik geçişli bir hastalık değildir ancak anne veya babada MS hastalığı varsa çocuklarında da görülme riski söz konusudur. Bu risk ebeveyni MS olan çocuklar için yüzde 2 dolayındadır, yüzde 98 olasılıkla çocuk sağlıklı olacaktır. MS hastalığının temel nedeni vücudun immun sisteminin kendi hücrelerine saldırı yapmasıdır. Genetik yatkınlık dışında MS hastalığının ortaya çıkışında; enfeksiyonlar, D vitamini düşüklüğü, sigara gibi çevresel faktörler tetikleyici olabilir. Özellikle sigaranın hastalığın ortaya çıkışında, hastalık seyrinde ve tedavi yanıtında önemli olduğunu gösteren kanıtlar giderek artmaktadır. D vitamini de benzer özellikler nedeniyle önemlidir.
MS için tıptaki yöntemler yeterli mi?
Bundan 20-25 yıl öncesinde MS hastalığına özel onaylanmış bir tedavi seçeneği yokken bugün 10’dan fazla tedavi seçeneği bulunuyor. Özellikle son 5 yıldır MS hastalığı tedavisinde hastalığa çare olacak daha fazla ilaç üretildi. MS tedavisi ile ilgili olumlu gelişmeler yaşanıyor. Özellikle erken tanı koyduğumuz ve tedaviye başladığımız hastalarda daha iyi sonuçlar elde etmeye başlıyoruz. MS için tedavisi olmayan bir hastalıkmış gibi yanlış bir kanı var. Bu doğru değil. Erken tanı ve uygulanan doğru tedavi yönetimleri kullanıldığında hastaların çoğu normal hayatına devam edebiliyor.
Hastalığının seyrinden bahseder misiniz?
MS hastalığının seyri kişiye göre değişebiliyor. Hastaların çoğunda ataklar ve düzelmelerle devam eden MS, küçük bir grupta ise sürekli olarak ilerleyici olarak seyretmektedir. Ataklar özellikle başlangıç döneminde tamamen düzelme gösterse de ilerleyen yıllarda bazı belirtiler kalıcı hale gelebilir. Ataklar genellikle saatler içinde ortaya çıkan, 24 saatten uzun süren, ateşin ve enfeksiyonun eşlik etmediği yeni nörolojik belirtilerdir. Örnek olarak genç bir kadın hasta bir sabah kalkığında sol gözünün net göremediğini, bulanık gördüğünü veya elinde güç kaybı ve uyuşukluk olduğunu, kahve fincanını iyi tutamadığını fark edebilir. İşte biz bu durumları atak olarak tanımlıyoruz. 
YANLIŞ BİLİNENLER 
- Multipl Skleroz bulaşıcı bir hastalık değildir, aynı evi paylaşan aile bireylerine, aynı ortamda çalışan iş arkadaşlarına bulaşmaz. 
- Ailevi yatkınlık bazı bireylerde tanımlanmasına karşın sadece genetik geçişli bir hastalık değildir.
- MS hastaların çocuk sahibi olmalarını engelleyen bir hastalık değildir. MS hastaları uygun tedavi yönetimi ve ilaç seçimi ile çocuk sahibi olabilirler.
- Multipl Skleroz, öldürücü bir hastalık değildir. 
- MS, ruhsal veya akıl hastalığı değildir.
- MS, mutlaka sakat bırakan bir hastalık değildir, genel olarak yanlış bilinenin aksine MS’li kişilerin çoğunluğu günlük işlerini ve olağan hayatları bağımsız olarak sürdürebilirler.
- Multipl Skleroz tedavisi olmayan, çaresiz bir hastalık değildir. Gelişen yeni tedavi yöntemleri ile MS tedavi edilebilir bir hastalıktır.
HAMİLELİĞİ ETKİLEMİYOR 
MS hastalığının çocuk sahibi olma potansiyelini ve hamile kalan hastada çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilemediği biliniyor. Hatta hamilelikte özellikle son 3 ayda daha az atak görülüyor. Burada önemli olan hamilelik öncesi hastalığın seyrinin nasıl olduğu, atakların durumu. Hamile kalmadan son birkaç yıl içinde hastalık iyi seyretmişse hamilik döneminde atak olasılığı oldukça azdır. Tüm hastaların doğum sonrası yakından izlenimi gereklidir.
MS’Lİ BİR UMUT ÖYKÜSÜ
Hüsnü Efendi, Multipl Skleroz hastası olan ve 16 yıldır tedavi gören ve hayatına devam eden D.S’nin başarı öyküsünü anlattı: D.S, bugün 36 yaşında evli ve iki çocuk annesi, üniversitede öğretim üyesi. Sol gözde bulanık görme yakınmaları ile Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi MS polikliniğine başvurduğunda üniversite öğrencisi idi. Yapılan MR ve Beyin-omurilik sıvısı incelemesi sonucunda bu durumun MS’in ilk atağı olduğu saptandı. Ailesinin desteğiyle okulu derece ile bitirdi ve yüksek lisans sınavlarında da başarılı oldu. Bu arada nişanlandı ancak nişanlısının annesi hastalığı nedeniyle evlenmelerine karşı çıktı. Ancak D.S. ve nişanlısı ile defalarca görüşerek hastalıkla ilgili ayrıntılı olarak bilgilendirdim. Sonuçta evlendi. Bu arada doktoraya devam etti. D.S. ve eşi hamilelik isteğiyle başvurduğunda MR kontrolünde de yeni bir lezyon olmayınca hamilelik için bir sorun olmadığını belirttik. Yolunda giden normal bir hamilelik sürecinden sonra sağlıklı bir kız bebek dünyaya geldi. 6 aylık emzirmeden sonra tekrar tedavi başlandı. 3 yıl sonra 2. hamilelik ve sağlıklı bir erkek bebek dünyaya geldi. D.S’nin 16 yıldır MS ile yolculuğu devam ediyor. 
HASTA DİREKSİYONDA OLMALI  
Hastaların çoğu MS tanısı konulduğu anda bunu kabullenmekte zorlanıyor. Bazı hastalarda psikolojik çöküntüler yaşanıyor. Biz hekimler genel olarak hastalara tedavinin uzun süreceğini, sabırlı olmaları gerektiğini, neredeyse doktorları ile akraba gibi olacakları bir yolculuğa çıkacağımızı söylüyoruz. Tedaviye karar verirken sürece hastayı da katıyoruz. Çünkü bu bir haftalık bir antibiyotik tedavisi değil. Hastayla beraber oturuyoruz, ne kadar süreceğini ve tedavi süreçlerine hastanın da katılması gerektiğini söylüyoruz. Ben MS tedavisini tango yapmaya benzetiyorum. Tangoda da dans iki kişi arasında olur. MS tedavisi de böyle, bu tedaviyi sürdürmek iki tarafın karşılıklı rızasıyla olacak bir şey. Bu nedenle çok iyi bir iş birliği gerekiyor. Hasta, tedavi yönetimini sadece hekime bırakmamalı. Tedavi yönetiminde direksiyonda olmalıdır. Hasta bu işin öneminin farkında olmalı, hekimi ile iş birliği içinde hastalığını yönetmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder